10 Haziran 2013 Pazartesi

Ground Control to Major Tom


Io e te.PNG



Io e te (Sen ve Ben) [2012] {Bernardo Bertolucci}

Bağlantılar:

Kitap:
Niccolo Ammaniti - Sen ve Ben (2012, Can Yayınları) {Çev.: Şemsa Gezgin}

Şarkılar:
David Bowie - Space Oddity
David Bowie - Ragazzo Solo, Ragazza Sola

23 Nisan 2013 Salı

"Oyunlarla Yaşayanlar"


“ SAADET NİNE: Hep böyle yapıyorsunuz. Hep, daha önce yapmıştık, daha önce yaşamıştık diyorsunuz. Aklımı karıştırıyorsunuz. Uyumak istiyorum, daha önce uyumuştun diyorsunuz. Her şey daha önce olmuş.” s.14
*
“ SAFFET (yapmacık bir telaşla): Aman felsefe yapma!
  COŞKUN: Yapacağım. Ve düşüneceğim. Ülkemizde suç sayılan ne kadar şey varsa hepsini yapacağım.” s.17
*
“ EMEL (bir şey hatırlamış gibi güler): Bu sanatı ciddiye alanlar da var. Saffet’in bir arkadaşıyla tanıştım... (Birden susar.)
  SERVET: Ne oldu?
  EMEL: Hiç. İyi bir insan. (Durur.) Oyunlar yazıyor.
  SERVET: Oyun mu yazıyor? Neden bana haber vermediniz? Nasıl yerli oyun sıkıntısını çektiğimi bilmiyor musunuz?
  EMEL (çekinerek): Canım kısa denemeler yapıyor henüz. (Kendi kendine) Nerden başladım bu söze?
  SERVET: Denemeler mi yazıyor? Sanki ötekiler başka bir şey mi yapıyor? (Kararlı) Bu genç adamla tanışmak isterim.
  EMEL (gülümser): Çok genç sayılmaz.
  SERVET: Daha iyi. Çünkü şimdi bütün gençler sanata karşı. (Durur.) Kendini genç sanan ihtiyarlar da sanata karşı. Herkes sanata karşı. Önce şiirden anlamı kaldırdılar, sonra müzikte melodiyi öldürdüler. Ya resim? Çizgi çizmesini bilmeyenler hemen meşhur oluyorlar. Sanatı öldürdüler!
  EMEL: Onun da pek yaşamaya niyeti yokmuş demek ki.
  SERVET: Geçen gün bir genç adam yollamışlar bana. Oyun yazarıymış. Nerde oyununuz dedim. Yokmuş. Artık oyunlardan konuşma kaldırılmış. Öyle söyledi.
  EMEL: Pandomim.
  SERVET: Yok canım, ‘İçinden anlama’ tiyatrosuymuş. Delikanlı bana bir saat nutuk çekti. (Delikanlıyı oynar.) ‘Ey küçük kafalı, küçük burjuva seyircisi! Bir bilet aldım da koltuğuma kuruldum diye bu gevşeme hakkını nerden buluyorsun? Tembel seyirciye paydos! Oyuncularımızın içinden geçenleri anlamayan senin gibi seyircilere kapımızı kapadık artık biz!’ (Durur. Üzüntülü)  Ne yapsam? (Ellerini iki yana açarak hareketsiz kalır.) Acaba ben de bostan korkuluğu reklamına mı çıksam?” s.22-23
*
“ CEMİLE: Oyun oyun. Biraz da gerçek oyunlarla ilgilensen iyi olur. Mesela benim para kazanmak, evi geçindirmek için sahneye koyduğum şu dikiş dikme oyunlarımla. Ümit’in her sınıfı iki yılda geçme oyununu düzeltsen biraz. Ya da paralarını içkiye yatırma oyununu adam etsen. Erken emekli olma oyununun bize neye mal olduğunu bir düşünsen... Ne dersin?” s.34
 *
“ COŞKUN: Özür dilerim. Çalıştığı için biraz sinirli de. Bilmezsin bu provalar...
  SAFFET: Bilirim bilirim. (Düşünür.) Bu ülkede de çalışan herkes sinirli.
  COŞKUN: Onun için çalışmıyorum artık. Onun için evden çıkmak istemiyorum. Her gün yollarda ve vasıtalarda gergin yüzler, düşmanca bakışlar, insanı her an tedirgin eden...” s.35
*
“ COŞKUN: Ey zavallı milletim dinle! (Durur.) Şu anda hepimiz burada seni kurtarmak için toplanmış bulunuyoruz. Çünkü ey milletim, senin hakkında, az gelişmiştir, geri kalmıştır gibi söylentiler dolaşıyor. Ey sevgili milletim! Neden böyle yapıyorsun? Neden az gelişiyorsun? Niçin bizden geri kalıyorsun? Bizler bu kadar çok gelişirken geri kaldığın için hiç utanmıyor musun? Hiç düşünmüyor musun ki sen neden geri kalıyorsun diye durmadan düşünmek yüzünden, biz de istediğimiz kadar ilerleyemiyoruz. Bu milletin hali ne olacak diye hayatı kendimize zehir ediyoruz. Fakir fukaranın hayatını anlatan zengin yazarlarımıza gece kulüplerinde içtikleri viskileri zehir oluyor. Zengin takımının hayatını gözlerimizin önüne sermeye çalışan meteliksiz yazarlarımız da aslında şu fakir milleti düşündükleri için küçük meyhanelerinde ağız tadıyla içemiyorlar. Ey şu fakir milletim! Aslında seni anlatmıyoruz. Sefil ruhlarımızın korkak karanlığını anlatıyoruz. İşte onun için sana yanaşamıyoruz. Senin yanında biz sığıntı gibi yaşıyoruz. Hiç utanmıyor muyuz? Hiç utanmıyoruz...” s.50-51
*
“ SAFFET (mahzun): Gidelim Coşkun. Hiç kimse kendi ülkesinde peygamber olamaz.” s.68
*
“ COŞKUN:...(Servet’e döner.) Biliyor musunuz, bazı geleneklerimizi ihmal etmekle nasıl çaresiz durumlara düşüyoruz. (Servet anlamadan bakar.) Canım, mesela şu ölümle-içiçe-yaşama geleneğimizi korusaydık böyle gafil avlanır mıydık hiç?
  SERVET (anlamadan): Efendim?
  COŞKUN (ciddi bir sesle, anlatır gibi): Eskiden insanlarımız ölümle yanyana, hatta içiçe yaşarlardı. Eskiden ölüm, küçük mezarlıklarıyla evlerimizin bahçelerine kadar sokulmuştu. Bu durum bir ihmal sonucu doğmamıştı: İnsanlarımız buna bilerek izin vermişlerdi. Hatta bu konuda ölümü teşvik etmişllerdi bile diyebiliriz. Her sokakta ahretin bir şubesi açılmıştı. Her şey belirli bir düzen içinde yürütülüyordu: Parmaklıklı pencereler, taş duvarlar, bu iş için özel olarak yetiştirilen serviler... ve her biri, temsil ettiği insana benzeyen o güzelim mezar taşları... (Başını sallar.) Hayır, hiçbir şey tesadüfe bırakılmamıştı.
  SAFFET: Neler söylüyorsun Coşkun?
  COŞKUN: Önemli mezarlıkların belirli yan kuruluşları vardı. Türbeler, sebiller, bu ahret kurumlarına daha ciddi bir görünüm veriyordu. Bu tedbirlerin kısa bir sürede yararı görüldü: İnsanlar, ölümün görüntüsüyle böylesine samimi oldukları için hayatın anlamını bizlerden daha fazla takdir ederek yaşıyorlardı. (İçini çeker.) Bizim sokakta da şöyle iki hanelik şirin bir mezarlık olsaydı... ve her gün işimize giderken kavuklu veya sarıklı bir mezar taşıyla merhabalaşsaydık... ve çok ihtiyar bir kadının çok gecikmiş ölümü bizi böyle sarsmasaydı.” s.86-87
*
Oğuz Atay
Oyunlarla Yaşayanlar
İletişim Yayınları 1. Baskı (1985)

20 Nisan 2013 Cumartesi

Kuyudaki Koro Bahar 2013


Kuyudaki Koro - 6 - Nisan 2013 (Bahar)

Öykü: "Saklı" Tahsin Görmüş

6 Nisan 2013 Cumartesi

Call It Fate Call It Karma - The Strokes (Şarkı Sözleri)


The Strokes - Comedown Machine.jpg


Şarkı: "Call It Fate Call It Karma"
Albüm: Comedown Machine
Beste: The Strokes
Çeviri: Tahsin Görmüş


-Kıta-1-
Kapıyı kapat
Büyün yolları değil
Anlamıyor
Anlamıyoruz
Yani bana hatırlatmak zorunda değilsin
Hiçbir şey bildiğim yok
Ve bazılarımız hatırlıyor
Ve bazılarımızın yeri kalmıyor

-Koro-
Bütün zamanını burada bu kaldırımda harcayabilir miyim?
Işığında sadece birazcık kalabilir miyim?
Bekledim ve hayır, etrafta değildin
Seni beklerken daha fazla zaman yarattım

-Kıta-2-
Şimdi anladın, değil mi?
Yüzünü anlamak istedim
Yani bana hatırlatmak zorunda değilsin
Hiçbir şey bildiğim yok
Ve bazılarımız hatırlıyor
Ve bazılarımızın yeri kalmıyor

-Koro-
Bütün zamanını burada bu kaldırımda harcayabilir miyim?
Işığında sadece birazcık kalabilir miyim?
Bekledim ve hayır, etrafta değildin
Seni beklerken daha fazla zaman yarattım

Birine ihtiyaç duydum
Birine ihtiyaç duydum

16 Mart 2013 Cumartesi

"Seven" David Bowie (Şarkı Sözleri)


Bowie Seven1.jpg


Şarkı Adı: Seven (Yedi)
Albüm: Hours (1999)
Beste: David Bowie, Reeves Gabrels
Çeviri: Tahsin Görmüş

Babam ne demişti, unuttum

Ne dediğini unuttum
Annem ne demişti, unuttum
yatağında uzanırken

Çiçeklerle dolu bir şehir
Yağmurla dolu
Yaşamak için yedi günüm var
veya ölmenin yedi yolu

Kardeşim ne demişti, unuttum
Ne dediğini unuttum
Hiçbir şeyden pişman değilim hiç
Nasıl ağladığını hatırlıyorum

Vahşi insanlarla dolu bir köprüde
Ağlayacak kadar küçüktüm
Yaşamak için yedi günüm var
veya ölmenin yedi yolu

Yüzümü önünde tut
Kalbim hala titriyor
Yaşamaya yedi gün
veya ölmenin yedi yolu

Tanrılar beni yarattıklarını unuttular
Ben de onları unutuverdim
Gölgeleri dinledim
Mezarlarının çevresinde oynadım

Kalbim hiç kırılmadı
Sabrım hiç tükenmedi
Yaşamak için yedi günüm var
veya ölmenin yedi yolu
Yaşamaya yedi gün
veya ölmenin yedi yolu

25 Şubat 2013 Pazartesi

Bir Şiir

Mum Işığı

Mum ışığında
yazmış durmuş
bir adam
yazmış, durmuş

yazıyor, yazıyor
sabahtan, akşama kadar
bitmeyen bir şiir
Mum ışığında

Bir adam
yaşlı, yaşlı
ağlamış, ağlamış
gözyaşları

Mum ışığı
Mum ışığı

10 Şubat 2011 Perşembe

Hazal Sarıalioğlu (Doğ.:2001)

ada, 14, son yaz 2011

6 Şubat 2013 Çarşamba

Le gamin au vélo


Le-gamin-au-velo.png



Le gamin au vélo (2011)
[Bisikletli Çocuk]
Yönetmen/Senaryo: Jean-Pierre Dardenne, Luc Dardenne
http://www.imdb.com/title/tt1827512/






"Sandviç yiyelim mi?"
"Olur."
"Ton balıklı?"
"Tamam."
"Ben peynirliyi alıyorum."






14 Ocak 2013 Pazartesi

The Moody Blues - The Balance (Şarkı Sözleri)


Questionofbalance.jpg


Albüm: A Question Of Balance
Şarkı: The Balance (Denge)
Yazarlar/Besteciler: Graeme Edge, Ray Thomas
Çeviri: Tahsin Görmüş


Yolculuğundan sonra,
Ve ayakları yaralıydı,
Ve yorgundu,
Bir portakal ağaçlığına rast geldi,
Ve dinlendi,
Ve serinlikte uzandı,
Ve dinlenirken, kendine bir portakal alıp tadına baktı,
Ve güzeldi.
Ve dünyayı belkemiğinde hissetti,
Ve sordu, ve yukarıya uzanan ağacı gördü önünde, ve yıldızları,
Ve yapraktaki damarları,
Ve ışığı, ve dengeyi.
Ve görkemli kusursuzluğu gördü,
Dengede olduğunu düşündüğü yerde.
Ve olduğunu biliyordu.